
- Her Yaştan Okuyucunun Kendisinden Bir Parça Bulacağı 10 Çocuk Kitabı - 23 Nisan 2021
- Sevginin Z Raporu: Sanat Koleksiyonlarında Sevgi Temalı Eser İncelemesi - 10 Şubat 2021
- David Copperfield’ın Çok Kişisel Hikâyesi (2019): Dickens ile Iannucci’nin Çağları Aşan Uyumu - 25 Eylül 2020
- Hep Aynı Yaşta Kalacağımız Filmler [Liste] - 17 Mayıs 2020
- Sanat Tarihinden Hayvanlar Alemine Uzanan Çocuk Kitapları - 22 Nisan 2020
- Geçtiğimiz Yılın Gölgede Kalan Başarılı Ana Akım Filmleri - 13 Ocak 2020
- Düşük Bütçeli Yüksek Sohbetli Hikâyeler: En Başarılı Mumblecore Filmleri - 1 Aralık 2019
- Ayn Rand ve Bencilliğin Erdemi: Neden Bencil Olmalıyız? - 24 Kasım 2019
- Dijital Çağda Faust ve Mephisto’nun Bir Araya Gelişi: Being Faust – Enter Mephisto - 21 Kasım 2019
- Yürüyün, İster Dağların Üstünde İster Ormanın İçinde: Yürümenin Felsefesi - 26 Mayıs 2019
Romantik Komedi Kültürü
Romantik aşk kurgusu ve heteroseksüel evlilik arasında kurulan ilişki, Batı’da modernleşme sürecinin bir parçası olarak değerlendirilebilmektedir (Orta, 2014:38). Çünkü “ailevi mutluluk ve uyum” bu dönem Avrupa’sının amacını oluşturmakta ve kadının gönüllü rızası sağlanmadan bu sürecin başarılamayacağı öngörülmektedir (aktaran Orta, 2014:38). Batı toplumlarında gelişen romantik aşk kavramı, 19. yüzyıl itibariyle tüketim kültürünün gelişmesiyle cinsel arzu olgusuyla birleşmiş, bir tüketim nesnesi hâline gelmeye başlamıştır.
1929 yılında yaşanan Büyük Buhran sonucu Amerika çareyi sinemada bulmuştur. Özellikle 1933 yılında Paramount, MGM, Warner Brothers gibi büyük şirketlerin tekelleşmesini kolaylaştıracak yasaların çıkmasıyla, şirketler yapımcılık ve dağıtımcılık yapabilme imkânına erişmişlerdir. Amaç, muhafazakâr bir Amerikan toplumu inşa etmektir. O dönemlerde yapılan filmlerde, genellikle aile ve evlilik kavramları kutsanmaktadır. Filmlerin en büyük ortak noktası lüks ve pembe hayatların ön planda olmasıdır. Zaten ekonomik bir krizin içinde olan halk, gerçek hayatın zorluklarından uzaklaşarak sinema perdesinin pembe dünyasına girmiştir.
30’lu yıllarda sinema sektörü oldukça parlak yıllar geçirirken romantik komedi türü de bu dönemin önemli aktörlerindendir. Tür, genelde aile filmi olarak da kabul edilmektedir. Bu “aile filmi” kalıbı da içerik hakkında bilgi verir düzeydedir.

Romantik komedi filmlerinde genelde aşk ve aile kavramları kutsanır. Aşk ve aile kavramları, bizlere komedi unsurları taşıyan bir hikâye ile aktarılır. Filmin hemen başında, kadın ve erkek karakterlerin bir şekilde yolları kesişir, daha sonra bu kesişme bir çatışmaya dönüşür. İlk etapta erkek ve kadın karakter birbirlerine tahammül edemezler. Fakat zamanla bu çatışma yerini aşka bırakır. Bu aşk da film boyunca birtakım engellerle karşılaşır. Karakterler bu engelleri bir bir aşarlar ve sonunda çift mutlu sona ulaşır.
Mutlu son her zaman evlilikle aksettirilmez ama bir evlilik sinyali izleyiciye verilir. “Jackie Stacey heteroseksüel aşk ilişkileri etrafında dönen bu anlatıların sonunda, evlilik ya da uzun süreli bir tek eşliliğin kurulduğunun altını çizmektedir (Orta, 2017:299). Ebedi aşk miti veya peri masalları modelinde temellendirilen romantik komediler, bu nedenle geleneksel cinsiyet rollerinin inşasına olan etkileri açısından oldukça eleştirilmektedirler” (aktaran Orta, 2017:300).
80’lerde Romantik Komedi
Romantik komedi türü 1980’lere kadar bir düşüş trendinde seyretmiştir. Fakat 80’li yıllardan itibaren türde yükseliş gözlemlenmektedir. “Ryan ve Kellner’a göre, psikolojik istikrar arayışı aynı zamanda temsilde de istikrarı şart koşmakta, bu nedenle, 1980’den sonra her şeyin eski düzenine oturmasıyla birlikte romantik aşk filmleri yeniden canlanmaktadır” (aktaran Orta, 2017:299). Pretty Woman (Marshall, 1990), You’ve Got Mail (Ephron, 1998), Four Weddings and a Funeral (Newell, 1994), Notting Hill (Michell, 1999) gibi filmler hem gişede hem de TV satışlarında büyük kazançlar sağlamış türün başarılı örneklerindendir.
Romantik komediler daha çok kitle kültürü eğlencesi ürünü olarak görülmektedir ve bu yapılarıyla feminen bir cinsiyet taşımaktadırlar (Hall, 2014:456). “Yüksek kültür perspektifinden bakıldığında bütün kitle eğlenceleri aşağı seviyededir ve diğer kalıtımsal olarak feminenleştirilen özelliklerle ilişkilidir; diğer yandan, gerçekçiliğin kültürel altın standardı maskülen olarak karakterize edilen değerlerle aynı hizadadır” (Hall, 2014:457).
Türe dahil olan filmlere bakıldığında, filmlerdeki kadın ve erkek karakterlerin tipolojilerinin birbirlerine ne kadar benzediği de göze çarpmaktadır. Türün izleyici tarafından çokça tercih edilme nedenlerinden biri de budur. Film anlatısı, tıpkı masallarda olduğu gibi işler. Seyirci zaten filmi izlemeden önce ne göreceğinin farkındadır, bir nevi güvende olma duygusuyla sürekli aynı karakteristikleri işleyen tür filmleri, seyirci tarafından çokça tercih edilmektedir. Dolayısıyla romantik komedilerin toplumsal cinsiyet inşası üzerinde oldukça büyük etkileri vardır. Özellikle bazı filmlerin sıradanlıklarının altında, incelenmeyi gerektiren derinlikli bir yapıya sahip oldukları görülebilmektedir.
Yeniden Evlilik Komedisi
Stanley Cavell 1980’de yayınlanan ve yedi farklı makaleden oluşan, Mutluluğun Peşinde: Hollywood’un Yeniden Evlilik Komedisi adlı kitabında tür genelinde derinlemesine bir analiz yapmaktadır. Yazar, yeni komedilerin, yani 1930 sonrası ortaya çıkan komedi türünün, eski komedilere nazaran bazı farklılıklar taşıdığını belirtmektedir. Shakespeare tarzı komedi de diyebileceğimiz eski komedi tarzında, kadın karakterlerin daha başat bir rol üstlendiği görülmektedir. Yeni komedi tarzında ise hikâyeler erkek bakış açısı ile izleyiciye aktarılmaktadır. Cavell’a göre yeniden evlilik komedisi adını verdiği türe ait olan filmler, teknik olarak yeni komediye yakın dursalar da kadın karakterlerin daha ön planda olmasından dolayı eski komediye yakın bir pozisyonda yer alırlar. Yani hibrit bir yapıda oldukları söylenebilir.
“Bir şeyi bulmak, aslında onu yeniden bulmaktır.”
Yeniden evlilik komedilerinde erkek ve kadın karakterler hep olgun yaşlarında, yani 30’lu yaşlarının ortalarındaki kişilerden oluşmaktadır. Filmin başlarında karakterlerin evlilikleri bir şekilde tehdit altına girer ve hikâyenin sonunda bu tehlike, her zaman fiili olarak olmasa da, yeniden yapılan bir evlilikle son bulur.
Romantik komedi türünde filmler genellikle evlilik kurumunu, ilk aşkı, bakirliği kutsama eğilimindedirler. Yeniden evlilik komedilerinde ise bu tür kutsallar hiçbir şekilde yüceltilmemektedir. Zaten karakterlerimiz belli bir yaşa gelmiş, birçok tecrübe yaşamışlardır. Evlilik kurumu da filmin hemen başında bir tehditle karşılaşır. Evlilik kurumunun güçlenebilmesi için bir tehditle karşılaşması, hatta yıkılması gerekmektedir. Bir başka deyişle zaten evli olanlar tekrar evlenebilir. Cavell bu durumu kitabında Freud’dan yaptığı şu alıntıyla da destekler: “Bir şeyi bulmak, aslında onu yeniden bulmaktır.”

Türün, öne çıkan en önemli noktasıysa kadınların üstendikleri rollerdir. Kadın karakterler hem romantik komedi hem sinema dünyası genelinde hep edilgen rollerde bulunmaktadır. Eril düşünce, kurmuş olduğu egemenliği filmler üzerinden de tekrar üretmektedir. Tür olarak daha çok kadın filmleri olarak görülen romantik komedi filmleri de buna dahildir. Fakat yeniden evlilik komedisi türüne baktığımızda, kadın ve erkek karakterlerin hikâyeye etki ediş biçimlerinde bir eşitlik söz konusudur ve genellikle kadın karakterler etkin bir rol oynamaktadır. Örneğin The Lady Eve (1941) filminde hikâyenin gidişatını etkileyen ve filmi domine eden karakter, Barbara Stanwyck tarafından canlandırılan Jean karakteridir.
Namıdiğer Eşitlik Komedisi
Cavell, filmlerdeki karakterleri 1850’li yıllarda önemli atılımlarda bulunan feminist hareketin ikinci kuşak temsilcileri olarak görmektedir. 1848’de Seneca Falls Konvansiyonuyla başlayan ve 1920’de oy verme hakkını elde eden feminist hareket, daha sonrasında geçen on senenin ardından Büyük Buhran, savaş, siyah hakları hareketi gibi olaylar sonucu bir sessizliğe bürünmüş gibi gözükür. Yazar, aslında bu sessizliğin yeniden evlilik türü komedileri sayesinde bozulduğunu iddia etmektedir. Filmlerdeki kadın karakterler de bu görüşü destekler niteliktedir; hemen hepsi başına buyruk ve kendi özgürlüğünün peşinde olan kadınlardır. Hepsi de belli bir yaşın üstündedir. Bunun sebebi ise aslında onların 1800’lü yılların sonlarında, feminist hareketin yükselmesini sağlayan kadın aktivistlerin çocuklarını temsil etmeleridir. Bu eşitlikçi yaklaşım, tür genelinde karakterlerin eşitlikte buluşmasıyla sonlanmaktadır. Cavell bu sebepten dolayı türe “Eşitlik Komedisi” adını da vermektedir. Filmlerde üretilmeye çalışılan farklı bir kadın bilinci için hem kadınlar hem erkekler tarafından oluşturulan, kadınlara dair bir bilinçlenmeden söz edilmektedir (Cavell, 2010:29).

Yeniden evlilik teması filmlerde sık sık işlense de 1930’larda, Amerika’da ortaya çıkan ve benzer özellikler taşıyan bir kuşağın tekrar ortaya çıkmadığı gözlemlenmiştir. Türün sona ermesinde toplumsal değişimler, özellikle de aile yapısındaki değişimler etkili olmuştur. 1990 yılında çekilen bazı filmler ise bu türün tekrardan gündeme gelmesini sağlamıştır. When Harry Met Sally (1989) filmi de bu tür özelinde benzer özellikleri dolayısıyla oldukça dikkat çekmektedir. Yazının ikinci bölümünde, When Harry Met Sally filmi tür özelinde analiz edilecektir.
Yazar: Onur Atmacaoğlu
Kaynaklar
Orta, N. (2014). Değiştiren ve Dönüştüren Aşk: Romantik Komedilerde Toplumsal Cinsiyet ve Aşk İlişkisi. Sinecine, 5(2), s. 35-60.
Orta, N. – Aslı, E. (2017). Filmlerle Üretilen Eril Dünya: Romantik Komedilerle İdealize Edilen Evlilik ve Kadının Konumu. Selçuk İletişim, 2017, 10 (1): 295-319.
Cavell, S. (2010). Mutluluğun Peşinde: Hollywood’un Yeniden Evlilik Komedisi (B. Baş, B. Baş, D.K. Pala, çev.). İstanbul:Metis
Hall, S. (2017). Temsil Kültürel Temsiller ve Anlamlandırma Uygulamaları (İ. Dündar, çev.). İstanbul: Pinhan Yayıncılık